Çarşamba, Ağustos 30, 2006

Bu da bir başka yazışma !

sizinle tanisiyoruz ankara markadan.. tebrikler bakiyorum da piyasada ne kadar klonlanmis reklam var çogu kirmizi odullu!! bravo gercekten bravo!! ne kadar yaraticisiniz anlatamam..

kirmizi ödül veriyo gençlere verdiginiz destekten dolayı ama mahi mahiyi arıyoruz 'yok ablacim burda seninle kimse ilgilenmez' deniyo!! ryd, rd bence 5 kurus etmezler!! hepiniz sözde varsınız ama icraatte yoksunuz aynı partiler gibi..

cvp vermeyeceginizi bilsem de yine de bi ihtimal verirsiniz diye umudum var..

hosca kalın..

melih maldar

- - - - - - - - -

Bu ne biçim bir mesaj ? Sarhoşken mi yazdınız yoksa hep mi böyle ters mi yazarsınız ? Terbiye sınırlarını zorladığınızın farkında mısınız ?

Benim ne ilgim var kardeşim Kırmızı yarışmasında verilen ödüllerle ? Seçilen işlerle bir sorunun varsa, bunu açar Hürriyete veya Jüri başkanına söylersin. Yanlış adam, yanlış adres.

Hem ne demek “Mahi’yi arıyoruz, yok ablacım burada seninle kimse ilgilenmez deniyor” ?

Mahiyi ne için aradınız ? Hangi konuda kiminle görüştünüz ? Ne cevap aldınız ? Derdiniz ne ?

1973’ten beri neler yaptığım, neyi temsil ettiğim, kiminle ne kadar ilgilenip yardım ettiğim herkesin bildiği şeyler. (Nitekim Hürriyetin vermeyi kararlaştırdığı kağıt da, gençlerin yetişmelerine yardımcı olduğum vs vs için.) Ama öyle anlaşılıyor ki sizin dünyadan haberiniz yok. Her neyi taktıysanız kafaya, onu bir an önce değiştirmeye bakın. Akıl sağlığınıza önem veriyorsanız tabii.

Haluk Mesci

Pazartesi, Ağustos 28, 2006

Bir yazışmayı aşamalarıyla takdirinize bırakıyorum.

Çeşitli kesimlerden, çeşitli düzeylerde mesajlar alıyorum. Bunlardan birini ve ardından gelişen iletişimi (!) buraya koyayım ki, nelerle karşılaştığım hakkında fikriniz olsun. Yakınmıyorum veya kendimi önemsemiyorum ama biraz da insaf diyorum !
Haluk Mesci


Birinci mesaj, noktası virgülüyle aynen. İsim ve telefon numarasınu çıkardım :

Haluk Mesci Ağabey,30 yaşındayım adım ...... alaylıyım kendi kendimi yetiştirdim..moralim piskolojim berbat.Ama bu mesleğin daha doğrusu mesleğimin iyisiyim üretkeniyim.gazetede sizinle ilgili yazıyı okudum.hemen ümitleniverdim.biraz kana cana geldim.Haluk Ağabey,bana 15 dakkanızı lütfedin ayırın.15 dakkalığına beni evladın yerine koy.size kendimi çalışmalarımla anlatayım.hayatımı şu dakkaya kadar bu meslek uğruna harcadım.ziyan zebil ettim.duygu sömürüsü yapmıyorum.zaten bunu yapamayacak kurnaz davranamayacak kadar moralsiz ümitsiz yorgun durumdayım.sizinle şuan içimden geldiği gibi konuşuyorum.ağabey para pul iş istemiyorum.bu sektörün en kodamanlarındansınız.bana 15 dakkanızı ayırında en azından bu sevdaya boş yeremi kapılmışız kendimizi mi aldatmışız yoksa mesleğimin gerçekten iyisimiyim bunu söyleyiniz.şu dünya gözüyle böylesine bir refarans alabileyimki gözümüz açık gitmesin.bu işten ekmek yemek mutluluğunu yaşayamadım .bari siz beni ölçün biçin.ağabey fena halde dağıtmış durumdayım.beni 15 dakkalığına hayata bağlayın .bir sans verin.15 dakkalık bir müthiş heyacan verin .fazlada bişey istemeyede hakkımız yok.Haluk ağabey durumum budur.bana ister duygu sömürüsü yapıp ağlayan karektersiz bir tip deyin.ister iyiden iyiye çaresiz kalmış samimi ve fakat bitik biri deyin.saygılarımla.


Cevabım :

Hangi alanda çalışıyorsunuz, hangi alanda yetiştirdiniz kendinizi ?
Sakinleşip, kafayı toplayıp bir daha yazın.
Bir iki işinizi gönderin, bir bakayım hele.

Gelen cevap :

Haluk Ağabey projelerim ektedir.saygılarımla ve teşekkürlerimle


Cevap yazmada geciktiğimde gelen hatırlatma :

Haluk Ağabey, nasılsınız ilk mesajını alır almaz büyük bir hevesle 5 çalışmamı ana hatlarıyla yazıp gönderdim umarım elinize geçmiştir ben çalışmalarımın kalitesinden eminim fakat sizin fikrinize yorumunuza düşüncenize katkınıza son derece ihtiyacım var en başta yaptığınız gibi gene bana cevap yazarsanız bende gene minnettar kalırım saygılarımla


Gelenleri okuyup yazdığım mesaj :

Bende bıraktıkları izlenim, ki sadece öyle çalışmış olabilirsiniz, çığır açıcı stratejik yeniliklerden çok, pazarda zaten var olan bazı stratejilerin/araçların uygulama alanlarındaki biçimsel farklılıklar...

Bunlara bakarak kişi hakkında bir hüküm vermek güç. Hatta imkansız. Ama yine de akıl yürütmem gerekirse, böyle yaklaşımlar üretebilen bir kişinin bir ajansın strateji planlama bölümünde iş arayabileceğni, bulabileceğini söyleyebilirim.

Daha önceki mesajımda sormamış mıydım, ne okudunuz, nerede yaşıyorsunuz, neyle meşgulsünüz ? Bunlara bağlı olarak, kendinize bir iş arama yaklaşımı geliştirebilirsiniz. Madem ürünler-hizmetler için fikirler üretiyorsunuz, kendiniz için de yapın benzeri çalışmaları...

Sonucu birlikte görelim.

Aldığımız karşılık, teşekkür :

Hukuki açıdan tarafıma ait olan proje dediğim şeyler hakkında yorumunuza teşekkürler.proje dediğim şeylerin ayarında bitanede sen gönderde bunun ne kadar kolay oldugunu hep beraber görelim.kaldıki bunların ne uygulaması var nede benzeri nede herhangi bişeyden esinlenilmişlerdir.yakası açılmadık mevzulardır.reklamcılığı slogan üretmek reklam senaryosu yazmak grafik tasarım yapmak(ki grafik işinin yüzde ellisinide bilgisayar yapıyo)sanan dahi cocukların yanına bile yaklasamayacağı işlerdir.dedimya proje dediğin diye aşağlıyıcı yaklaşımı boşverde bunlardan bitanede sen gönder.ne kadar sıradan olduklarını görelim.er meydanı.buyur burdan ye.

Benim, hesabı kapatışım :


Önce adam olmayı, insan gibi iletişim kurmayı öğren. Görüş sordun, 1973'ten beri öğrendiklerim, uyguladıklarım doğrultusunda düşüncemi, fikrimi söyledim. Beğenmedin, işine gelmedi diye hemen bozulup, tersiye sınırlarını aşacaksan, uğurlar olsun. Hayırlı başarılar dilerim.

- - - - - - - - - -

Değerlendirmeyi herkese bırakıyorum.

Pazar, Ağustos 27, 2006

Rumuz : 'Fajitas Lovers' - Konkurları nasıl duyuyorlar ?

Reklam ajansları, konkurlara katılıyorlar, bu konkurları nereden öğreniyorlar?

Konkurları ajanslar araştırmıyorsa, kim(ler) ajanslara haber veriyor?

Sizce konkur düzenlemek doğru bir şey mi? Kazanamayan ajansların çalışmaları çöpe gidiyor sonuçta.

Sizin yukarıdaki sorularım hakkındaki, altın niteliğindeki görüşlerinizi merak ediyorum. Paylaşırsanız sevinirim.

- - - - - - - -

Hmm ! Konkur !

Altın görüş filan değil, bilinen şeyler :

Konkurlar birkaç türlü duyuluyor.
a) Konkuru açan reklamveren kendisi haber veriyor.
b) Piyasada kuşlar söylüyor.
c) Meslek kuruluşları bildiriyor.

Konkur sayılmayacak, ama yine de ajans seçimiyle ilgili bir başka yöntem, benim iki kurucusundan biri olduğum Mahi Mahi Markalaştırma Hizmetlerinin uyguladığı. Özetle, bu yöntemde ajanslar herhangi bir çalışma yapmıyorlar, kendilerini anlatıyorlar. Sistemli bir değerlendirme sonrasında, ajans seçiliyor. Bundan da anlayacağınız gibi, biz, spekülatif-yarışma amaçlı çalışma içeren konkur türünün doğru olduğuna inanmıyoruz. Çalışma, genelde göstermelik ve etkilemelik olduğundan, konkur kazanılsa bile daha sonra gerçek hayatta işe yaramıyor. Konkura girecek çalışmayı hazırlayan ajans ekibiyle, konkur kazanıldığında o işe bakacak ekip aynı olmayabiliyor, reklamveren bir bakıma oyuna geliyor; bile bile ladese razı oluyor. Öte yandan, birajansın böylesi bir yarışmaya girmesi, o ajansla zaten çalışmakta olan diğer müşterilere karşı da ticari bir haksızlık.

Reklamcılar Derneğinin konkur ilkeleri var. Ama bunlara uyan da var uymayan da. Konkur, at binme dışında, hiçbir iş kolu için saygın bir durum değil.

Perşembe, Ağustos 24, 2006

Rumuz : 'Bir Su Bardağı Kızgınlık' - Akılları nerdeymiş ?

Anadolu Üniversitesi, Reklamcılık ve Halkla İlişkiler Bölümü 4. sınıf öğrencisiyim. Açıkçası yazıları okudukça niye herkes reklamcı olmak istiyor diye düşünmeden edemedim. Özellikle Fen-Edebiyat fakültesi öğrencileri yıllardır bu günü bekliyormuşçasına reklamcı olmaya karar veriyorlar. Anlayamadığım nokta bu kadar Fen-Edebiyatçının üniversiteye girmeden önce aklı nerde olduğu. Henüz ortaokulda okurken -ki o zamanlar bölümümüzün adı İletişim Sanatları idi- iletişim okumaya karar vermiş ve onun için çalışmıştım. Bölümüme de ilk ve tek tercihimle yerleştirildim, severek okuyorum, her sene onlarca bölüm dersi alıyorum, yarışmalara giriyorum, dereceler alıyorum, her yaz staj yapıyorum ama yine de reklamcı olabilir miyim bilmiyorum. Ben mi cesaretsizim yoksa bu arkadaşlar mı cahil cesaretine sahip anlayamadım. Günümüzde işi gücü olmayan ev hanımlarının bile yapabileceği bir iş gibi görünmesi inanılmaz can sıkıcı. Açıkçası arada annem de mi böyle düşünüyor diyorum kendi kendime.

Benim size asıl sormak istediğim ise Bursa'daki reklam ajansları olacak. Tabela reklamcılığı yapan birçok ajans var. Taktir edersiniz ki yapmak istediğim bu değil aralarından ayrılan bir ajans var mı onu öğrenmek istedim. Eğer varsa en azından bulma çabalarım boşa gitmeyecek ya da eğer yoksa ben boşa kürek çekmiş olacağım...

- - - - - -

Hmm! Aslında söyleneceklerin büyük bölümünü siz söylemişsiniz. Ben bir şey eklemeyeyim. Ama okurlardan bir cevap gelirse, belki buraya koyarız.

Bursa ajansları hakkındaki sorunuza gelince, size özel olarak bilgi ulaştırmaya çalışacağım. Ama siz bu arada, Bursa Reklamcılar Derneğinin üyelerini bir inceleyedurun.

(Bu arada, gençlerin büyük bölümü gibi siz de 'açıkçası' sözcüğünü pek seviyorsunuz anlaşılan. Özellikle yazıda bu kadar sık kullanmak zorunda mısınız, anlamı ve kullanımı konusunda kafanız berrak mı, bir düşünün.)

Rumuz : 'Teta Alfa' - Kimseye inanmayın

Öncelikle muhatap olacaklığınız tutmuş tebrikler.

REKLAMCILIĞINIZDAN ELEŞTİRİYE AÇIK OLMA GİBİ BİR ÖZELLİĞİNİZ KALDIYSA BUNU YAYINLAYIN. AÇIKÇASI BEN SİZİN YANLIŞ YÖNLENDİRDİĞİNİZE İNANDIĞIM ARKADAŞLARA BİR YOL GÖSTERMEK İSTİYORUM. SONRA SİZİNDE CEVAP HAKINIZ VAR TABİ İSTER BENİ ELEŞRİRİRSİNİZ İSTER MUHATAP OLMAZSINIZ, BEN ALIŞKINIM, HAYIR KIZGIN DEĞİLİM ALIŞKINIM.

ARKADAŞLAR!!!!!!!

Haluk Mesci, Media Chat (sektörde nasıl tutunurum kitabı) gibi kaynaklar sektörün teşbihte hata olmaz dinazor kaynakları. Yok be her söyledikleri hatalı demiyorum. Çok kilit noktalada sizleri karamsarlığa sürüklediklerinden bahsetmek istiyorum ben. ilk olarak imla falan geçin bu geyiği benim bir fikrim var Allah sizi inandırsın ne dinazorlar ne sektörün ingilizce ağızlı yeni yetmeleri bu fikri üretemez külliyen orjinal. Şimdi bu fikir yayınlandığı ülkede livays (ingilizce bilmiyorum da), likupır alayını silmezse ne olayım. İngilizce meselesine gelelim, ajansların çoğu yabancı ortaklı malum ama onu da geçin be kardeşim Türkiye'de ki reklamlara bir bakın; yani siz reklam fikri bulacaksınız tercümanlık yapmayacaksınız. Şimdi diyeceksiniz ki ''biz bilmiyor muyuz bunu ajanslar ingilizce istiyor sular seller gibi hemde'' ya tamam arkadaşlar ama bu adamların sektörlerini zorlaştırarak yücelttiklerini anlamıyor musunuz, kendilerini iç görü creatif beyin gibi süslü laflarla ulaşılmaz birer abide kıldıklarını görmüyor musunuz.. İngilizce gereksiz. ben öyle diyorum ondan gereksiz. sen kimsin? ben senim senin gibi sektöre girmek isteyen biriyim ama yooo aşağılama sakın beni ÇÜNKÜ BEN YA-RA-TI-CI-YIM gerçekten yaratıcıyım. ingilizce-imla-ajans tecrübesi-staj gibi geyiklere karnım tok ben bu sorunları aşarım şimdi biri bana çalış çabala kendini geliştir diyecek... hoop dedik... Ben benim kendi yöntemlerimi kendim bulurum OLMASADA YARATIRIM BEN YARATIRIM BEN YAPARIM NASIL? Arkadaşlar kimseye inanmayın kendi yolunuzu kendiniz çizin evet fikirlerinizi çalacaklar ama yılmayın kendi markanızı yaratın NASIL? Arkadaşlar İnanın bana Cem Uzan Ali Taran'a seçim kampanyasını teslim ederken aklında tek şey vardı İMLA KURALLARI, Serdar Erener POMAN'ı yaparken bunun bir çocuk reklamına dönüşeceğini sonra yurtsever benzinle Medina ve turgul' un Cem Yılmazlı opet reklamındaki mizah anlayışlı reklamına karşı stratejik ve daha önce cola turka da işe yaramış olan miliyetçilik .................................. evet bunların hepsini hesapladı.....HESAPLADI(!) çünkü İMLA ÇOKÖNEMLİDİR. Sizi tanımıyorum ama benim gibi düşünüyorsanız YILMAYIN. Karanlıkta kaldıysanız sesime gelin size söylüyorum inançlı olun. YOLUNUZU KENDİNİZ ÇİZİN. Hoşçakalın.

Not: Sayın Haluk Mesci iyi.

- - - - - - - -

Hmm! Ne diyorsun kardeşim sen ya ?

Önce dilinin kurallarına saygı göstermesini öğren. Ondan sonra yaratıcılık, işe girme-girememe, strateji vs tartışmaya giriş. Bu imlayla, allame olsan on para etmezsin. Etsen etsen, bu çağdaki pek çok genç (!) gibi Türkçenin de, bu ülkedeki yaşamın da içine eden aldırmaz kafanın, umursamaz anlayışın, saygısız tutumun kök salmasına yardım edersin. Efendi ol. İnsan ol. Ondan sonra reklamcı belki olursun.

Salı, Ağustos 22, 2006

Reklamcılık Vakfının Bilgi Üniversitesi işbirliğiyle oluşturduğu yeni program. Benzersiz olan girişimin pek çok kişinin ilgisini çekeceğini sanıyorum. (Ali Atıf Bir isim vermeden eleştirse de...)

Rumuz : 'enrkm' - Ne gerekiyor ?

Ben 10 yıldır reklam ajansı sahibi bir gencim ilk önceleri çok çok amatörce sadece kartvizit ve radyo reklamı siparişleri alan kendi çapında bir ajans olarak faaliyet gösterdik fakat bu 10 yıl içinde ne yaptıysam büyük firmaların dikkatini çekemedik, çektiklerimizde bizden onlar için düşündüğümüz yaratıcı fikirleri bizden dinleyip daha sonra bu fikirleri kendi ajanslarına uygulattılar ( Pınar sütün Kido meyveli sütleri ile beraber dağıttığı çoçuk oyun hamurları kampanyası burada çocuklar sütle beraber aldıkları oyun hamurlarından yaptıkları şeylerin resimlerini çekip pınar süte yollayacak ve beğenilenler ödüllendirilecekti bu kampanyayı A dan Z ye yazılı bir şekilde pınara yolladık pınar bizi es geçip önerdiğimiz bu çalışmayı başkaları ile yaptı ) ( TC Ziraat Bankası Genel Müdürlüğüne istekleri üzerine çocuklar için porselenden bankaya gidince içindeki paranın kumbara kırılarak alınabilen ve para atıldığında müzik çalan bir kumbara tasarladık fakat banka kumbara dağıtmaktan vazgeçince biz çalışmalarımızın karşılığını yine alamadık)

Benim size sormak istediğim 1-Bu tarz çalışmalarda hakkımı nasıl yedirmem 2- bazı ulusal firmalara satışlarını destekleyebilecek projelerim var bunları onlara hakkımı yedirmeden nasıl ulaştırabilirim

- - - - - - - -

Hmm! Ya büyük bir aceleniz vardı, ya bilgisayar klavyenizde tuşlar eksik. Bütün yazıda, ibret için, bir tanecik virgül var noktalama işareti olarak ! Yazım hatalarını ise saymıyorum...

Kusura bakmayın ama büyük reklamverenlerin dikkatini bu tür dikkatsizlikler içeren yaklaşımlarla çekmeye çalışmamışsınızdır umarım. Yani umarım söz konusu şeyler sadece bana yazdığınız bu kişisel mesajda vardır. Aksi halde, reklamverenlerin sizi ciddiye almasını bekleyemezsiniz.

Öte yandan, reklamverenler, sık sık yazdığım(ız) gibi, dışarıdan ve istenmeden gönderilen fikirlere itibar etmezler. Düzenli, -bazen uluslararası sözleşmelerle belirlenen- sözleşmeyle çalıştıkları ajansları vardır. Ajanslarının, bu düzenli ve sürekli işbirliği içinde, reklamverenin ürünlerini, pazarlarını, tüketicilerini vb bilmelerini beklerler. Yaratıcı fikirler, reklam uygulamaları vs ancak bu bilmenin, tanımanın, analiz etmenin sonucunda çıkar ve bir sürecin sondan bir önceki halkasını oluşturur. (Sonraki aşama da, sonuçları değerlendirmek, bunlara dayanarak ileriye doğru planları gözden geçirmektir.) Bu ajanslar, müşterileri için, çeşitli uzmanlık alanlarında yetişmiş insanlar çalıştırırlar. (Ajansınızı bu yönden de değerlendireceklerdir.)

Bazen, dışarıdan fikir sunan ve fikrin çok muazzam olduğuna inanan reklamcının, o fikrin dünyanın bir yerinde çoktan uygulanmış olduğunu bilmediği bu nedenle fikirlerinin çalındığını veya izinsiz kullanıldığını düşündüğü de olur. Reklamverenler ve reklamcılar bu tür mesleki uygulamaları yayınlardan, uluslararası ağlarından yararlanarak yakından izlerler. Hatta belli bir uluslararası markanın bu tür uygulamaları dünyanın her yerinde yaklaşık aynı olur.

Bazen, uyanık (!) bir orta kademe yöneticisi açıkgözlük eder ve istenmeden gönderilmiş fikirlerin üzerine yatar ! İşte o zaman fazla bir şey yapılamayabilir. Çünkü, o fikirlerin size ait olduğunu kanıtlamanız gerekir ki bu da ülkemizde uzun ve sancılı bir süreç oluyor genellikle. Fikirleri önceden notere kaydettirmek, vs vs gibi önlemlerden söz edilse de, dışarıdan fikir gösterme işinin verimi düşüktür, acılıdır.

Başka türlü söylersek, yaratıcı fikirlerinizi, hakkınızı yedirmeden ulaştırmanın yolları denenebilirse de, size önerim bu stratejiyi bırakmaktır. Önce şirketinizi anlatan sunumlarla, size inanacak, iman edecek müşterileri bulun, yaratıcı fikirlerinizi onlar için geliştirin kullanın. Size iman eden ve para ödeyen birileri, becerilerinizi daha çok hak ederler.

Reklamcılar Derneğinin web sitesine girip dolaşmanızı öneririm. Orada, muteber reklam ajanslarının hizmetlerine, çalışma ilkelerine vb ilişkin geniş bilgi bulacaksınız. Ajansınıza ve çalışma yaklaşımlarınıza bir de onların ışığında bakın. Belki bazı stratejilerinizi değiştirir veya geliştirirsiniz.

Başarılar dilerim, ilginize teşekkür ederim.

Rumuz : 'ODTÜ' - Dolambaçlı mı ?

Ben Ortadoğu Teknik Üniversitesi Psikoloji bölümünü bu sene bitirdim. Öğrenim hayatımın 2. yılında reklam ve iletişim üzerine çalışmaya karar verdim. Özellikle yaratıcı yazarlık konusu beni cezbetti. Ancak; eğitimimi yarım bırakıp, reklamcılık okumayı tercih etmedim. Bunun yerine psikoloji eğitimini reklam ve iletişim üzerine kullanabileceğim kısmıyla daha çok ilgilenmeye, seçmeli derslerimi tüketici davranışları, medya ekonomisi, pazarlama iletişimi gibi ilerde işime yarayacağına inandığım dersler arasından seçtim. 3. sınıftayken yaz stajına kabul edildiğim stajımı 2. hafta sonunda; -sizin de bahsettiğiniz ajansların malum köle stajyer politikası yüzünden- terk ettim. Yılmadım. Istanbul'daki ajanslarla iletişim kurmaya çalıştım. Pek başarılı olduğumu söyleyemem. Ama mobil teknolojileri üzerine çalışan bir firmanın cep telefonlarina yönelik hizmetleri için editörlük görevine kabul edildim ve İstanbul'a yerleştim. Çalışmamın 2. ayında yapılan değerlendirme sonunda firmam; marka iletişimi konusunda başarılı olabileceğim kanaatine vararak iş hayatıma yeni bir açılım getirdi. Tam bu noktada fikrinizi almak istediğim konu şu; sizce reklam metni yazarlığı hedefim için çok dolambaçlı bir yol mu takip ediyorum, yoksa bahsettiğim pozisyonda belirli bir süre çalışmak reklam alanında bana değerli bir kazanım sağlar mı?

- - - - - -

ODTÜ'lü olsun da, çamurdan olsun !

Hmm! İzlediğim yol çok mu dolambaçlı diye sormuşsunuz... Bence değil. Hatta, tersine, çok yönlü bir sağlamlaştırma sağlar diye düşünüyorum. Reklam ve diğer pazarlama iletişimi yatırımlarının gelip ulaştığı en önemli değişim, marka dediğimiz işletme aktifinin oluşumuna-işleyişine nasıl katkıda bulunduğunu kavraması. Sizin de, öğreniminizle ve daha sonra çalışmaya başladığınız marka iletişimi alanında kazandığınız, kazanacağınız deneyimle reklam ajansları için iyi bir potansiyel oluşturma şansınızı yüksek bulurum. Yazar olmak istediğinize göre de, yazı konusunda başka cevaplarda yazdığım niteliklere, yeteneklere, kültürel alışkanlıklara sahip olmanız koşuluyla...

Bu arada, yakın bir tarihte Reklamcılık Vakfının lisansüstü düzeyinde önemli bir öğrenim olanağı başlayacak. Web sitesinden haberleri İzlemenizi öneririm. İşinize yarayabilir.

(Mesajınızın başındaki hoş sözler için de ayrıca teşekkür ederim.)

Rumuz : 'Esmer' - Ne gerkiyor ?

slm hocaam reklam yazarlıgı i.in neeeler gerkiyor her bakımdaan


- - - - - - -


Blogda verilmiş diğer cevapları okumakla başlayabilirsin, her bakımdan.

Pazartesi, Ağustos 21, 2006

Grafik tasarım bölümünde okumaktayım. Bu sene ÖSS ile girdim. 21 yaşındayım. Henüz hazırlık atlama sınavına girmiş değilim. Bundan dolayı hangi sınıfta olduğumu yazamayacağım.

Geçen sene Kıbrıs Girne'de bulunan GAU ( Girne Amerikan Üniversitesi ) 'de hazırlık okudum. Orta düzey biraz geçkin İngilizce sahibiyim.

2004 – 2005 yılarında Ankara'da bulunan iki ajansta toplam 11 aylık staj yaptım grafik tasarım programlarının birçoğunu kullanabiliyorum… Gerek ajanslarda gerekse Frelance olarak dışarıda birçok iş yaptım ve yapıyorum kendimi geliştirmek adı altında 3D programlar öğrenmekteyim.

Şimdi okulum gereği İstanbul'la gelmem ve orada kalmam ve eğer yapabilirsem bir reklâm ajansına girip part time çalışmam gerekiyor ama sorunum şu ki ajansların çoğu 3 yıllık tecrübe istiyor. Tecrübe istemeyenler ise ya ekstra program ya da gelecek için bir referans olamıyorlar

Özet olarak benim sorum şu ben reklâmcılığın staj kısmını Ankara'da geçirdiğime inanıyorum bu doğrumudur

eğer doğruysa sizin bana görüşmem için ajans önerebilirmisiniz? eğer doğru değilse ne yapmalıyım ve nerde yapmalıyım? Son olarak benim kendimi geliştirmem için neler önerirsiniz? İlginiz için teşekkür ederim

- - - - - - - - -

Hmm! Yine staj, yine işe girme telaşesi, yine yazım hataları...

Hayır size görüşmeniz için ajans öneremem : İşlerinizi, yeteneklerinizi, kültürünüzü, kişiliğinizi vs vs bilmiyorum; bilsem bile benim önermem bir anlam taşımaz, şu veya bu yoldan görüşeceğiniz ajansın bunları görmesi, beğenmesi gerek ki sizi işe almayı düşünsün. Hem okula yeni girdiğinize, hazırlığı bile daha bitirmediğinize göre, niye İstanbula gelmeniz gerekiyor anlamadım. Okulu bitirin bakalım önce. Öğrenin iyice. Cin olmadan adam çarpmaya kalkışmıyorsunuzdur umarım.

11 ay iki ajansta staj yapmış olmanız, sizin deyişinizle 'staj kısmını' Ankara'da geçirdiğiniz anlamına gelir mi bilmem. Kağıt üzerinde, okul gözünde belki... Ama unutmayın ki staj denen alıştırma, aslında bir mesleğe yeni girecek birinin o mesleğin ve o iş kolundaki bir kuruluşun işleyişi hakkında fikir sahibi olmasına yarar. Staj 11 ay yapılmaz ! Bu 11 ay boyunca az da olsa bir para almadıysanız, yemek yemediyseniz (sigortanız bile yapılmalıdır aslında ama onu söylemiyorum bile), öğrenim gördüğünüz alanda çalıştırıldıysanız dahi staj adı altında angarya yaptırmışlar sayılırlar.

Kendinizi nasıl mı yetiştireceksiniz ? Derslerinize sımsıkı sarılın. Hocalardan öğrenebildiğinizin hepsini öğrenmek için çabalayın. Okulun kütüphanesini yutun, reklamcılık ve tasarım üzerine siteler, makaleler, kitaplar okuyun. Genel kültür kitapları da okuyun. Sinema, tiyatro, müzik, ne bulursanız izleyin. İngilizcenizi orta düzey üzerine çıkarmak için bir şeyler yapın. Ama daha da önemlisi, Türkçenizi pekiştirin. Nasıl yazılır, nasıl yazılmaz yeniden öğrenin. Kendinize bir yazım kılavuzu alın. Olmadı, Türk Dil Kurumunun sitesindeki yazım kılavuzuna bakın.

İlginize teşekkür ederim, başarılar dilerim.

Rumuz : 'Su İzi' - Ön hazırlık...

İnternet günlüğünüzü yeni keşfettim. İsminizi daha önce iyi bir yazar ve reklamcı olarak duymuştum. İnternet günlüğünüzde gençlere samimiyetle yol gösteriyor olmanız şaşırttı doğrusu; tabi ki sevindirdi de. İnsanlar 'iyi' olduktan sonra yeni yetişenlerle, genç kuşakla pek ilgilenmiyorlar, diye biliyordum.

TED Ankara Koleji mezunuyum. İletişim ve Tasarım bölümünü düşünüyorum. (Bu bölümden reklamcı da olunabiliyor. :)) Yetenek sınavına gireceğim.Kompozisyon sınavının medya/iletişim ile ilgili bir konuda olacağını söylediler. Sınava girmeden bu alanda makale, yazı vs. okuyup bir ön hazırlık yapmamın faydalı olabileceğini düşündüm. Bana bu konuda
önerebileceğiniz internet sitesi/yayın/kitap var mı? Önbilgi edinmek ve düşünsel hazırlık yapmak istiyorum.

İlginize teşekkür ederim.

- - - - -

İlginize asıl ben teşekkür ederim. İltifat etmişsiniz. Gençler konusunda bir şeyler yapmaya çalışıyorum işte.

Hmm! Sınav ne zaman olacak bilmiyorum ama umarım bir alay şeyi hazırlık niyetiyle okuyup kafanızı karıştırmazsınız.

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinin sitesine derin ve geniş bir göz atın bakalım aklınızdan geçen bu tür bir kaynak mı : http://ilef.ankara.edu.tr

TED Ankara Koleji mezunu olduğunuza göre, İngilizceniz iyidir. Bir de şuraya, Daniel Chandler'in ünlü Media Studies sitesine bakın : http://www.aber.ac.uk/media/index.php

Sonra bana bir e-posta daha atın ve işinize yarayıp yaramadıklarını belirtin.

Kitaplar için, büyük bir kitapçıya girip raflarını inceleyin. Başta Reklamcılık Vakfı olmak üzere, MediaCat yayınlarını ve Üniversitelerin iletişim - medya konulu yayınlarına bakın. Aradığınız gibi bir iki kitap mutlaka çıkacaktır.

Başarılar dilerim.

Pazar, Ağustos 20, 2006

Rumuz : 'Kleopatra' - Çok mu zor ?

Ben Kocaeli Üniversitesi Emlak ve Emlak Yönetimi Bölümü' nden mezunum. Şuan da yaptığım bir şey yok. Reklamcılık, üniversite sınavına girmeden öncede hep aklımda olan bir işti ama bu meslekle ilgili bir bölüm kazanamadım. Gazete de yapmış olduğunuz röportajı görünce dayanamayıp size e-mail atıyorum. Reklamcı olmak sadece görsel olark ilgimi çeken bir şey değil veya heves olarak ilgilendiğim bir şey de değil. Yazdığım makale, öykü, roman, şiir vs. yazılarım yok ama bir aralar günlük yazıyordum sınavlarımdan dolayı bırakmak zorunda kaldım. Şuan da da devam etmeyi düşünüyorum. Şu durumda yazdıklarımdan sadece heves almak için bir şeyler yapmak istediğim anlaşılsada bunun böle olmadığını bilmenizi isterim. Belki ulaşması zor hatta imkansız bir şey için uğraşıyorum ama ben hayatımda istediğim işi yapmak istiyorum. Çünkü insanların sevdikleri işleri yaptıkları zaman daha mutlu ve daha başarılı olabileceklerine inanıyorum. Sizin görüşlerinize çok ihtiyacım var. Sizce ne yapmalıyım...

- - - - - -

Hmm! Reklamcılık çok genel bir tanım. Ne olmak istiyorsunuz ? Grafik tasarımcı olmak için mutlaka bunun eğitimini almak gerek. Yazar olmak için, bazı bölümlerden çıkan insanların daha hazırlıklı bir alt yapıyla geldiğini görebiliyoruz ama, kesin eğitim koşulu yok. Kesin koşul, mutlaka yazan, yazmayı seven, yazmadan duramayan, belki/tercihen yazdıklarını yayımlamış biri olmak. Yazmaya yetenekli ve istekli olmak, kültürlü olmak, dünya görüşüne sahip olmak. Düzgün Türkçe bilmek, kullanmak. ['Şuan' yazmışsınız iki kez. Birinin ardından da hem -de hali hem dahi için iki da'yı ayrı yazmışsınız ! Reklamcı olmak isteyen biri için, olmaması gereken bir dikkatsizlik... Vazgeçmeye çalışın. Özen gösterin.]

İnsanların sevdikleri işte çalışması, sevdiği şeyleri yapması, bu yönde çaba göstermesi, hayatını buna göre düzenlemesi gerçekten kişisel bir hak. Desteklenmesi gereken bir şey. Ancak, mesleki düzeyde baktığınızda yatkınlık, yetenek, eğitim gibi koşullar da giriyor işin içine. İnsanların dertlerini azaltan, sağlıklı yaşamalarına katkıda bulunan bir hekim olmaktan ben de çok hoşlanabilirdim. Ama, bunun için tıp eğitimi görmek gerek. Kan görünce bayılmamak gerek. Vs vs.

Bu blogda sizinkine benzer sorular çok soruldu. Sorulmaya da devam ediyor. Arşive geçmiş soruları ve cevapları inceleyin. Göreceksiniz ki cevaplarım, bir kelime eksik bir kelime fazla, aynı. Yaşınız, varlığınız elveriyorsa kendinizi reklamcılık için yetiştirmeye bakın. Okuyun. Kurslara gidin. Kendinizi deneyin. Yatkınsanız, yetişebilecekseniz, bunu siz ve birileri görebilir. Tersini de hemen anlarsınız. Kendinize bir yol çizersiniz. Seçeceğiniz yaklaşım ne olursa olsun, mutlaka gerçekçi olun. Hayal kurmak belki insanoğlunun elindeki en büyük araç-gereç. Ama hayallerinizi uygulamaya geçirme aşamasına geldiğinizde, somut bazı koşulların yerine getirilmesi gerekiyor. Aksi halde, hayaller hayal olarak kalmaya devam ediyor.

Rumuz : 'Sevişgen Yazar' - Ali Taran sevişirken bile... mi ?

Sayın Mesci,

Ali Taran, nasıl başarılı reklam yazarı olunacağını izah ederken demiş ki "'Gece karınla sevişirken bile bir yandan kampanya düşüneceksin, aklına ilginç bir şey gelirse karının üstünden kalkıp bir yere not edeceksin!"*

Öyle mi?
Saygılarımla.


* Ali Taran'in alintisi Engin Ardic'in 19 Agustos 2006 tarihli, Aksam Gazetesi'ndeki kosesindendir. http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=50341,10,2

- - - - - -

Hmm! Ali Taran'ın cinsel hayatı değil herhalde merak ettiğiniz. Öyle yapıyor mu yapmıyor mu diye sormuyorsunuzdur. Soruyorsanız bile cevabını ben bilemem. Engin Ardıç'a öyle söyleyip söylemediğini soruyor da değilsinizdir. Ama söyleyeyim, söylemiştir. Bir: Engin Ardıç'ın da reklamcılık yapmışlığı vardır, demek ki karşılaşmışlardır, çalışmışlardır, demek ki söylemiş olma şansı yüksek. İki: Ali söylediği gibi yapmıyorsa bile öyle söylemiştir, çünkü öyledir veya öyle gibidir.

Açayım. Yaratıcı süreç, bu süreci inceleyen bilim adamlarının ve ampirik araştırmacıların saptadıkları gibi, bir aşamasında aydınlanma anı denen bir nokta bulunan bir süreç. Kabaca söylersek, belli bir konuda düşünüp durduktan sonra, nerede ne yapıyor olursanız olun, çözümün ne olabileceğine ilişkin bir buluş-kavrayış anı yaşanıyor. (Bunun için hazırlık aşamalarını, ev ödevinizi iyi yapmanız gerekiyor tabii ama, geçelim.) Hatta buna bed-bath-bus yani yatak-banyo-otobüs anı deniyor. Hatta bu nedenle, yetişmekte olan reklam yazarlarına yanlarında mutlaka bir not defteri taşımalarını öneriyor, öğretiyoruz.

Toparlarsak, Ali Taran bu lafı etmiştir. Öz olarak, söylediği doğrudur. Ancak, daha çok 'yaratıcı fikir' veya 'satıcı fikir' dediğimiz temel fikrin yakalandığı anı kastetmiştir. Yazma eyleminin kendisini veya bütününü değil.

Pazar, Ağustos 13, 2006

Rumuz : 'Hayalet kalem' - Reklam sektöründe çalışmaya karar verdim

Yazıma kendimi eleştirerek başlamak istiyorum. Ne zamandır böyle bir blogu göremediğim için kendime kızıyorum.

Ben de blogda yazan bir kaç arkadaşım gibi Fen-Edebiyat Fakültesi öğrencisiyim.Bu fakülte içersinde ise Felsefe eğitimi almaktayım. Küçük yaşlardan biri TV denilen sihirli kutunun içinde olup bitenleri merak ederim (reklamlar, diziler, filmler). Bu merakım üniversiteye başladığımda doruk noktasına ulaştı.

Reklam sektöründe çalışmaya karar vermem bu merakı doruk noktasına ulaştıran sebepti. İlk başta küçük küçük metinler yazmaya, sonra bunları geliştirp senaryoya dökmeye başladım. Bunların öncesinde de markalara hayali olarak sloganlar hazırladım. Vakit bulduğum zamanlarda da kısa film senaryoları yazmaya çalıştım.

Size soracağım soru şu: Oturduğum yer İzmir. Biliyorum ki bu sektörde İstanbul başı çekiyor ve sektörün merkezini oluşturuyor. Bu konuda ne yapabilirm. Mezun olur olmaz bavulumu alıp İstanbula mı geleyim ? Yoksa İzmir de mi başlamalıyım.

- - - - - - - - - - - - -

Hmm ! Galiba bu Fen-Edebiyat fakültelerinde reklam aşkı okutuluyor ! Ne diyelim, hayırlı olsun ! Veya Allah kurtarsın ! Sorulara, konulara sondan başlayalım...

Mezun olur olmaz bavulu alıp İstanbula gelmek iyi bir fikir olmayabilir :

- İş bulmadan gelmek macera olur. İnsanı ya serseri yapar ya sefil eder
- Çok paran yoksa ve otelde vs kalmayacaksan, eşin dostun tepesine ekşimek olur. Bu da insanı sevimsiz yapar,
eşi dostu rahatsız eder.
- İş bulup gelebilmek, o zamana kadar kendini çok iyi yetiştirmen ve iyi bir ‘işe almaya değer adar’ haline getirmene
bağlı.
- O ise, daha önce defalarca söylendiği gibi, çok okumuş, çok düşünmüş, hayatı epey bir çözmüş, iyi Türkçeden
başka bir yabancı dili (genellikle İngilizce) sular seller gibi okuyup konuşabilecek düzeyde öğrenmiş böylece
pazarlama ve reklam alanında epey litaretür devirmiş olmak; çok çok iyi yazı yazabilmek gibi şeyleri gerektiriyor.
- İzmir’de de ajanslar var. Orada başlamaya çalışmak bir yol olabilir. İzmirdeki ajanslar ise, başını müşteri ve ciro
düzeylerinin çektiği bir dizi mesleki zorluk yüzünden belki de istedikleri gibi ve istedikleri kadar çok insan
alamıyorlar. Ama bunlara rağmen bir başlangıç sağlayabilirseniz, İstanbul için referans olabilir.

Aralara serpilmiş çeşitli sinir uçlarına dokunarak devam edelim...

Reklam sektöründe çalışmaya karar vermek iyi ama yetmiyor : Reklam sektörünün seninle çalışmaya karar vermesi gerekiyor. Bu da, bu blogdaki çeşitli örneklerde göreceğin gibi (arşivdeki yazıları da taramanı rica ederim) zor, sinir, karmaşık, kompleksli, bazen şansa kalmış, vs vs bir süreci içeriyor. Ajanslar çok iyi bir adayla karşı karşıya değillerse, kırıtıp duruyorlar, koşullar dayatıyorlar; angarya yaptırıyorlar. Yetiş de gel diyorlar. Nasıl yetişeceksin ? Yumurta, tavuk. İşe girmedikçe yetişemiyorsun, yetişmedikçe işe giremiyorsun. İşe girmek uğruna staj adı altında eziyet ve angaryaya razı olanların sayısı içler acısı…

Markalara hayali sloganlar veya ısmarlanmamış senaryolar yazmak, ne yazık ki, kıymeti harbiyesi olan şeyler değil :
Brif yani o sloganı veya senaryoyu gerekli kılan, tarif eden, sipariş eden gerçek bir belge-mutabakat-iş emri yoksa, yazılan şeyin o markanın gerçek hayattaki iletişim-reklam ihtiyaçlarıyla ilişkisi yoktur. Veya çok ender olarak vardır. Reklam ajanslarında kadrolu olarak düzenli çalışan ve zamanlarının büyük bölümünü o markanın ihtiyaçları, geçmişi, geleceği, rakipleri üzerine düşünerek, çalışarak geçiren reklamcıların bile bazen gerekli çözümlere ancak yaklaştığını biliyoruz. Aynı şeyi dışarıdan, gerçek pazarla ve tüketiciyle kopuk bir ortamda sağlamak genelde imkansıza yakındır. İşin sadece biçimsel yanına ilişkin bazı fikirler geliştirebilmiş ve bunları bazı yazı ürünlerine dökmüş olabilirsiniz ama bunların yayınlanır ve işe yarar hale gelebilmeleri için, unutmayın ki, reklamverenin onayından geçmesi, yani gerçek hayatın piyasa gerçeklerine göre tartılıp doğrulanması gerekir.

Size yol önermeden önce, durumunuzdaki hemen herkese sorduğum şu soruyu sorayım : Yazı yazmadan duramayacak kadar yazar mısınız ? Reklamdan başka, yazdığınız ve tercihen yayımlayabildiğiniz eserleriniz var mı ? Türcümesi şu soruların : Reklam işine girmek isteyen bir yazar mısınız yoksa reklam merakı yüzünden veya reklamın çekiciliğine kapıldığı için reklamlar yazabileceğini sanan bir hevesli misiniz ? Birincisi iseniz, iş belki birazcık daha kolay. İkinci duruma uyuyorsanız ve önünüzde de eğitim vb gibi zaman varsa, kendinize gerekli donanımı kazandırabilmek için bilinçli bir hazırlık dönemi geçirebilirsiniz. Reklam sektöründe, hele hele yaratıcı bölümde, iş bulmaya çalışmaya bundan sonra başlamanız sizin için iyi olur. O zaman bile iş garanti değil.

Pazartesi, Ağustos 07, 2006

Rumuz : 'En attendant Godot' - Estragon'un beklediği reklam yazarlığı mıdır ?

Kıt kaynakların etkin kullanımı sorununa 6 sene boyunca bir çözüm bulamadım ve ilerde de bulabileceğimi sanmıyorum. Aslında bunu daha önceden fark etmiştim;hatta iktisat okumaya başlamadan önce bile, ama hayat işte.

Konuya gelirsek...

Sevgili hocam, şuanda size yazmakta olan kişi ilerde ya bir ofiste inanmadığı, sıkıldığı, iş dışında bişiler yapmak için kendini paralıyacağı bir meslek sahibi olacak ya da gene bir ofiste inandığı, kendini yeniden keşfettiği, "İşe yarıyorum galiba" diyebileceği bir meslek sahibi olacak. Öyle olduğunu sanıyorum. Gerçi bu durum benim kuşağımdaki bir çok genç için geçerli bir durum. Herkes, kendisi açısından yeterli yaratıcılığıyla, para kazanmak istiyor ilerki yaşamında.

Ben bir hafta önce Marmara Üniversitesi iktisat bölümünü bitirdim. 6. senem de. Bu 6 sene içinde daha çok tiyatroyla uğraştım aslında. Yani ekonomi konusunda bilgim ve ilgim, tiyatrodakinden daha az diyebilrim. Şimdi hayatımın keskin bir dönemeçindeyim sanırım. Reklamcılık yüksek lisansı yapmak istiyorum (ki bunun için şansım işletme ve iletişim mezunlarından daha az) ve ilerde reklam yazarlığı ya da marka geliştirme üzerine çalışmalar yapmak istiyorum.

Fakat nasıl bir yol çizeceğimi bilmiyorum. Bazı handikaplar var.

Tanıdığım insanlar sayesinde bazı reklam ajanslarına başvurabilirim ancak bu konuda bilgisiz olduğumdan kabul edilmem imkansız gibi gözüküyo. Bu ajanslara stajyer olarak başvurabilirm işi öğrenmek için ama bunun içinde param yok.Para kazanmam gereken bir dönemdeyim. Ailem İstanbul dışında yaşıyor çünkü. Bölümüme ilgili işlere başvurabilirm ama bu sefer reklam yazarlığı hayalimden uzaklaşmış olacağım.

Sizce ne yapmalıyım? Reklamcılıkla ilgisiz bir iş bulup, çalışıp, yüksek lisans mı yapmalıyım? Bir reklam ajansına girip stajyer olarak çalışma riskini üzerime alıp, ailemle karşı karşıya mı gelmeliyim?

Şu anda başvurma şansım olan yerlere başvurup, olası mülakatlarda yerin dibine geçmeyi mi seçmeliyim?

Ya da herşeyi boş verip askere mi gitmeliyim : ) ?

5. bir yol varsa o da olabilir tabi.:)

Bütün bunlara karar vermek içinde az zamanım var açıkçası. Kasımdan itibaren çocuk tiyatrosundan para kazanabilirim ama o zaman da çalışma saatleri nedeniyle reklam ajanslarında stajyer olarak problem yaratırım.

MediaCat ve Reklamcılık Vakfının hangi kitaplarını kesin olarak okumalıyım. Yüksek lisans başvurusunda neler bilmeliyim ve nelere dikkat etmeliyim.

Cevaplarsanız çok teşekkür ederim.

Son olarak bu maili geç bir saatte ve oldukça yorgun bir vaziyette yazdım. Blogunuzu tesadüfen gördüm ve kafam oldukça karışık olduğundan hemen yazmak istedim. Kısacası imla hataları ve düşük cümleler için şimdiden özür dilerim :)

------------

Hmm ! Yine bir dertli, reklamcı olmak isteyen genç...

Size hemen şunu söyleyeyim, ne kadar geç saatte yazıyor olursanız olun, mesajlarınızı, yazılarınızı, hatta aşk mektuplarınızı son birkaç (!) kez kontrol etmeden göndermeyin. Yazım hataları için özür dilemeniz incelik ama o hataları yapmamaya çalışsanız daha yararlı olur size de, Türkçeye de.

İkinci söyleyeceğim şey daha da yürek burkucu : Yazı yazmadan duramayan, sayfalar dolusu yazılar yazan (şiir, öykü, tiyatro oyunu, deneme, günlük, blog, aklınıza ne gelirse işte) biri değilseniz, reklam yazarlığını hiç aklınızdan geçirmeyin. Bir reklam yazarı, filmler, ilanlar yazıncaya kadar [hatta onları yazar olduktan sonra bile] pek çok başka şey yazmak zorundadır. Yazma eylemi ise, o sürece alışkın ve aşık değilseniz, işkencedir. Reklam yazarlığı, evet yaratıcı bir iştir ama, fikir üretmenin ardından gelen yazma sürecini de içerir.

Daha çok tiyatroyla ilgilendiyseniz, tiyatroyu seviyor olmalısınız. Niye o alanda iyi olmak, ilerlemek için bir şeyler okumaya devam etmiyorsunuz ? İktisatçı bolluğu ve maalesef o alanda bilgelik yokluğu var. Bir de siz sürünür olmayın derim. Yani illa yüksek lisans yapacaksanız, bunu o alanı sevdiğiniz için yapın. Hem yüksek lisans gerçekçi reklam ajanslarında, işe hem de reklam yazarlığı işine alınmak için gerekli ve yardımcı da değil aslında.

Bir başka deyişle, ailenizi üzmeyin, kendinizi ve onları parasal sıkıntıya atacak maceralara girişmeyin, askerlik görevinizi aradan çıkarın ve o sürede hayatınızı düşünün. Muhtemelen tiyatroya daha bir sarılacaksınızdır.

Reklam ajanslarında staj angaryasına razı olmak insanlık onuruna aykırıdır. Sahici bir ajansta, sahici bir staj yapabilecekseniz, ne ala. Ama daha önceki paragraflarda söylediklerim önceliklidir, bilesiniz.

Cevap vermekte çok geciktiğimin farkındayım, yaz telaşesine geldi. Özür dilerim.


Not : İlla okuyacağım diyorsanız, ve paranız varsa, Reklamcılık Vakfının bütün kitaplarını, MediaCat kitaplarının reklamcılık alanındakileri okuyabilirsiniz. Reklam Yazarlarının Ortak Defteri diye bir blogumuz var, karıştırıp dertleri vs görebilirsiniz. http://ortakdefter.blogspot.com